İnternetin geçmişe kıyasla avantajlarını saymakla bitiremeyiz. Hatta internetsiz bir hayat düşünmemiz mümkün değil gibi geliyor. Eğitim hayatımızda bilgiye ulaşmanın eskiden ne kadar zor olduğunu düşünüp günümüze şükrediyoruz. Eskiden ansiklopedilere başvurup bilgiyi elde ederdik. Ansiklopediler güvenilirdir, peki ya internetteki bilgiler? Bilgiyi sorgulamak, ona hızla ulaşmak kadar değerli. Bilgi fırtınasında ayakta kalmak için kalkanlar yukarı.
Bilgi, insanlığın ilk gününden hatta çok daha öncesinden başlayan yolculuğunu gün geçtikte hızlandırdı. Bizler bilgiyi elde etme ve kullanma konusunda her çağda farklı yöntemler geliştirdik. Aslında baktığımız zaman, bilgiyi taşıyan araçları değil de bilginin kendisini ortadan kaldırdığımızda sorun yaşamış oluruz. Günümüzün gözde bilgi deposu interneti bu kadar çekici kılan, ona ulaşmanın kolaylığı ve verdiği sonsuzluk hissi. Kıyasladığımız zaman mektup, telgraf, ansiklopedi gibi araçlara göre çok daha renkli. Tüm dünyadaki insanları birbirine bağlayan ve yapay bir birliktelik oluşturan bu yapıyı kullanmayı çok seviyoruz. Hatta online (internette aktif, çevrimiçi) olmadığımız zamanlar bir şeyler kaçırıyormuş ve eksik kalıyormuş hissine kapılmayı normal karşılar duruma geldik. İşte bu bilgi fırtınasının içinde sağlıklı bir şekilde ayakta kalmak gün geçtikçe popülerlik kazanacaktır diye düşünüyorum. Çünkü biliyoruz ki, internetin ülkemize ilk bağlandığı yıllar olan 90’larda ve hatta 2000’lerin başında internette online olmak havalı görünürken, şimdi internetten uzak olmak havalı görünüyor.
Bilgi fırtınası; her gün üzerimize yağan bildirimler, mesajlar, videolar ve sayısız kelimeler için kullanılabilecek yerli yerinde bir ifade olacaktır. Bu fırtınada bizlerin sığınağı olabilecek yerlerden birisi de kendi zihnimiz. Çünkü en zor zamanlarda bile bizi ayakta tutabilecek motivasyonu sağlamak konusunda beynimiz oldukça iyi iş çıkarmıştır. Bugün baktığımızda beynimizde bir yorgunluk hissetmemiz oldukça normal. Çünkü her gün şu süreçten geçiyoruz:
İnternete gir – Tara – Fark Et – Merak Et – Odaklan – Araştır – Bilgiyi Elde Et – Paylaş
Yukarıdaki süreç aslında derinlemesine incelendiğinde insan beyninin mükemmel yeteneklerini fark etmemizi sağlıyor. Tüm bunları bir bilgisayara yaptırmaya kalkarsak, sayfalarca kod ve bu yolda harcanacak saatlerce mesai anlamına geliyor. Peki bizler kendimize şunu sormamız gerekiyor.
Biz bu günlük döngüyü defalarca beynimize uygulatarak ne elde ediyoruz?
Belki aktüel bilgilere sahip olmak diyebiliriz. Arkadaşlarımızla sohbet edebileceğimiz birkaç konu başlığı bulabiliriz. Bunlar da gerekli tabii. Sosyal ortamlarda güncel kalmak, sohbet etmek için bazen sancılar çekildiği olabiliyor. Fakat bu bilgileri, farklı yollarla elde etmenin de mümkün olduğunu unutmamak gerekir. Örneğin, okuduğunuz bir kitaptan güzel bir sohbet konusu bulabilirsiniz. Ya da takip ettiğiniz spor dallarından, filmlerden veya oyunlardan bahsedilebilir. Bunun için internette (sosyal medyada) sırf alışkanlıktan dolayı saatlerce sörf yapmamıza gerek yok.
Beynimizin bu günlük döngüsünü kullanarak ne elde edebiliriz?
Bu soruya şöyle cevap vermek istiyorum. Ne elde edemeyiz ki? Çünkü bir işte uzmanlaşmak için gerekli olan potansiyel sürece sahibiz. İster bir doktora öğrencisi olun, isterseniz alanında halihazırda uzman bir akademisyen. Ya da sadece merak ettiği konularda araştırma yapıp kendini geliştirmek isteyen herhangi biri. Bu döngüyü kullanarak işinizi görebilirsiniz. Ortaya ürün çıkarabilirsiniz. Alan sınırlaması yapmak istemediğim için örnekleri çoğaltmak istiyorum. Ticaretle uğraşan bir esnaf veya dünya çapında tanınmış bir şirketin yöneticisi de olabilirsiniz. Öyle veya böyle beynimizin bu standart döngüsünü boşa harcamak yerine inanılmaz işler başarmak için onu yönlendirebiliriz. Sürecin başlangıcı internete gir olarak başlıyor. Hayır bunu yapmak zorunda da değilsiniz. Bilgiye ulaşmanın ve bunu etkili şekilde yapmanın geleneksel yöntemleri de işimizi görür. Burada döngüde sadece internete gir yerine kütüphaneye gir değişimini yapmamız yeterli olacaktır. Nasıl olursa olsun verilen emeğin karşılığında paylaşım yapmak da önemli. Beynimiz biz paylaşmasak da bir ürün ortaya koyuyor. Bir sohbette, bir derste veya herhangi bir zamanda bir yerde o elde ettiği ürünün dışarıya çıkma zamanı geliyor. Bu zamanı beklemek yerine bilinçli bir şekilde düzenlenip bilgiyi paylaşmak çok daha etkili bir sonuç bırakacaktır.
Sonuç olarak,
Günümüzde interneti etkili kullanmanın birçok yöntemi var. Fakat bu devasa boyuttaki ağa yakalanıp beynimizi ona emanet etmek de bizi tüketebiliyor. Bilgi aktarımının çağlar boyu yolcuğunda geçirdiği evrimlerin sonucu olarak internet, bugünün insanlarına büyük nimetler sunuyor. Onu bilinçli kullanıp, süzgeçlerden geçirerek bilginin özüne ulaşabilen kişiler her zaman öne geçiyor. Bilgi fırtınasına kapılıp savrulan belki milyarlarca insan da beyninin muhteşem potansiyelini heba ederek yalan dünyadan göçüp gidiyor. Filtrelerimizi oluşturup, eğer gerekirse internetle aramıza seviyeli bir mesafe koymanın da zamanı geldi diye düşünüyorum.
Bilgi hep var olacak ve aktarımı şekil değiştirecek ancak, nasıl ki yediğimiz yemeklerin vücudumuza etkilerini düşünüp sağlıklı olanı seçiyorsak aynı şeyi beynimize hücum eden bilgiler için de yapmalıyız.